kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
amentü - ismet özel
Her geçen gün birileri eksiliyor hayatımdan. Küçükken oyuncaklarımla başladı eksilmeler sonra teyzem sonra dedelerim sonra ninem.* Bir otobüs yolculuğu ancak bu kadar yüklü gelirdi oysa üstümde bir monttan başka yük yoktu kışın ayazında. Sesler bu kadar donukken ne çekti beni gerçekten bilmiyorum. O gün ölüme üzüldüm ninemden çok ve dedim ki artık insanlara üzülmeyi bırakmam lazım. Yazdığımı sanardım kimseye göstermediğim yönümü yazılarla ifade edip kendimi bir nevi tatmin ederdim. Yazılmaya değer bir şeyler yaşamak isterdim. Sevmek isterdim mesela. O da oldu, çıktı geldi 13 yaşımda bir gezide tanıdım Çiğdem'i otobüste o güzeldi ben yakışıklı değil. O şarkı dinlerdi ben dinlemezdim o güzel konuşurdu ben yapamazdım. Kısacası ben hiçbir şey yapamazdım. Şimdi de pek bir şey yaptığım söylenemez ya. Bir şarkı önerdi Manga hayranıydı kendisi. Sonra msn verdi mesajlaştık. Ben seviyorum dedim o olmaz dedi.
O gün orada bitti çocukluğum. Sonra 16 yaşımda geldi bir başkası kısacası o en sevilendi Çiğdem falan sevilmemiş sanki bütün sevgilerim ona yansımıştı. Öyle güzel konuşurdu ki benimle hapsolmamak elde değildi. Neticede gitmesi benim ağzımdan çıkacak seviyorum'a bağlıymış.
Bir insan sevildiği yerden niye bu kadar hızlı kaçar ki? Ben de kaçmak istiyorum gerçi sevilme ihtimalim olan yerlerden. Nasıl bir ince çizgiyse artık bu. Ben hiç "hoşlanmadım" ben sevdim sadece. Korktum bu yüzden sevmekten. Severken sevilmeyi de beceremediğimi keşfetmek için 3 yanılgıyla yakın aralıklarla yüzleşip ilgisizliğime maruz bıraktım sevildiklerimi. Sevmenin kendi içimde bir boyutu bir sınırı var bir somutluğu var kelimelere dökemedim ama sevilirken kestiremiyordum ki. Annemle babam tarafından sevilmeyi
tercih ettim sevdiklerimi ise sadece sevmeyi. Kâh minnete kâh tesadüfe bağlayıp uzaklaştırmaya çalıştım kendimi.
Hayatımdan birileri eksiliyor dedim ve çoğu da sevdiklerim. Zaten sevmediklerimi hatırlamam bile herhalde ve gitmeleri de bir şey hissettirmez bende.
Ben ki, yazarken bile yalanını belli eden adam ben ki çocukluğunu adam olmaya uğraşla harcayan genç ben ki sabit bedenimde haddinden fazla yaşlanmış çocuk. Ben ne olduğumu bilmiyorum
gelip benden açıklama beklemeniz ne kadar mantıklı olur ki. Okuyorum o yüzden bana yakın şeyler bulabilmek için bir gözüm yok diğeri toprakta ben bile kısmen sevmiyorum kendimi.
Gitmelere açılan bir geliş kapısı bekledim durdum. Gelmek denilen şey hep yanında "gitmek" ile geliyordu çünkü. Ben kendimi temiz sanardım yüzümün aklığını az söylemediler yüzüme karşı.
Sonra yüzümle bir şey olmadığını anladım. Yüzsüz olmayı denedim zaman zaman acemiliğim çok geçmeden fark edildi.
16 yaşında çiçeği burnunda bir devrimciyim hâlâ. Bir söz söylense o zamanda bulacağım kendimi. En çok o zaman dilimine aitim çünkü. En çok o zaman anlaşılmadım o zamana dönüp anlaşılmak derdim.
Hâlâ atamıyorum anlaşılmaya değer vermeyi aklımdan. Oysa anlaşılmak özneldir her devirde ve hiçbir anlatılanla anlaşılan tam uyuşmaz birbirine. Yine bir anlatım sevdası için yazıyorum ya bu yazıyı.
Yine bir eksikliği tek başıma kapatmaya çalışmam. Tüm bu eksilmelere başka yerleri eksilterek yamalar yapmam. Her şey boş artık derken bile hâlâ ayakta kalmaya çalışmam.
Şimdi yaşlandım. Çocuk muyum? Genç miyim? Adam mıyım? Hala bilgim yok. Bir şeyin arttığını göremez oldum ve görmeye dair inancım da azalıyor. Dikelip uzak bir pencereden gidenleri izliyorum sanki benden kopmuşlar gibi. Gidenleri bekliyorum. Gidenlerle yaşıyorum. Kalanlar bir şey ifade etmiyor çünkü gitmedikçe içimde. Sen de git işte git ki gitme ihtimali kalmasın. Git ki sevilmeyeyim. Aynı kalayım.
*ruhi mücerret'te buna benzer bir monolog vardı.
maxipuan geçen yerler
YanıtlaSiliş bankası telefon numarası güncelleme ve değiştirme
kredi kartını nakite çevirme
pazarda seyyar ne satabilirim
eshot izmirim kart bakiye sorgulama ve yükleme
menfaatsiz borç para veren hayırseverler
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil